Sad Doom of a Dark Soul


 Sakince yürüyordu kumsalın bitip çimenlerin ve ağaçların başladığı belirgin çizgide. Ilık bahar meltemi omzundan dökülen saçlarını savuruyor, yanaklarından usulca süzülen yaşları silmek istercesine yüzüne atıyordu. Kız ise başı önüne eğik, bakışları bembeyaz kum ile yeşil çimenlerin sınırına odaklanmış yavaşça yürüyordu. Her adımında zaman yavaşlıyor, dalgaların sesi uzaklaşıyordu. Yakındaki bir ağaçtan düşmüş küçük dalın çizgiyi tam ortadan kestiğini farkedince duraksadı. Başını yavaşça kaldırarak gökyüzüne baktı. Görmeyi umduğu şey dolunaydı, karşılaştığı ise sadece yıldızlar. Bir süre gözlerini gezindirdi, ufka baktı, ormanın arkasına baktı. Sadece yıldızlar vardı. Bu gece aya sanki hiç yer ayrılmamış gibiydi.
  Genç kız ufka uzanan karanlık denize bakarak derin bir iç çekti. Şaşırmamalıydı ya da üzülmemeliydi. Tek istediği dolunayın ışığında biraz da olsa huzur bulmaktı çünkü. Ve bunun olmaması onu sıkmamalıydı. Çünkü artık alışmış olmalıydı.
  Çıplak ayaklarıyla beyaz kumlara basarak denize yaklaştı. Dalga sesleri yine duyulur olmuştu. Zarif ve ince bedenini çok yükseklerden sonsuzluğa bıraktığını hayal ederek bıraktı kendini kumlara. Düşüş ne kadar kısa sürdüyse, hayali de o kadar çabuk bitti beyninde. Gözlerini açarak gökyüzüne baktı. Yıldızları dinlemek istedi, ama hepsi o kadar çok şey söylüyordu ki, kesin olarak birini anlamak imkansızdı. Gözlerini parıldayan yıldızlar arasında gezdirirken kendini bambaşka hayallerde buldu.
 Etrafında bir sürü insan kahkahalar atıyordu. Hepsinin gözleri parlıyor, içtenlikle gülümsüyorlardı birbirlerine. Mutluluk hissetti kız onlarda. Ve bunun bir hayal olduğunu anladı. Ne yapması gerektiğini bilemeyerek bir süre izledi onları... Konuştuklarını duyamıyordu, ama hareketlerinden belliydi neler olup bittiği. Eğleniyorlardı... Genç kız onları izlerken istemsiz olarak gülümsemeye başladığını farketti. Hemen yanında olmalarına rağmen, kızın çok daha uzaklara bakan gözleri dalmış, dudakları hafif bir tebessümle hareketlenmişti. İçinden geçenleri kontrol edemiyordu. Onları kıskanıyor olduğunu düşününce bakışlarını başka bir yöne çevirdi. Tekrar baktığında ise insanlar orada değillerdi.
 Karanlık kumsalda tek başına uzanmış, hareketsizce yatıyordu. Gözlerini tekrar yıldızlara çevirdi. Sadece bakıyordu... Ne düşündüğünü düşündü... Hiç... Bu durum sinirlerini bozduğu kadar onu rahatlatıyordu da. Düşünceleri artık sadece onu yoran şeylerden ibaretti. Ama beyninin bu kadar sakin olmasına da alışık değildi. Bunca şey arasında nasıl yapabiliyordu bunu? Uyuştuğunu hissetti. Derin bir nefes almak istedi, ancak ciğerlerine dolamadan geri kaçtı hava. Gözlerinden bir damla yaş daha yüzüldü, kulağının üzerinden saçlarına karıştı.
  Yıldızlara bakıyordu, nafile... Sadece hüzün getiriyorlardı ona. Bununla nasıl başedeceğini bilemeden bir süre öylece uzandı...
  Gözleri dalmış, boşluğun içinde kıvranırken buldu kendini. Bundan kurtulmak için kafasını hafifçe kaldırarak denize baktı. Dalgalar sakinleşmiş, deniz sanki incecik bir örtüyle örtülmüş gibi hareketsizce duruyordu karşısında. Etraf aydınlanmaya başlamıştı. Hayır... Bunu istemiyordu. Bu gecenin sonsuza kadar devam etmesini, güneşin hiç doğmamasını istiyordu. Bu gecenin özelliği olduğundan değil, doğacak olan güneşin getireceklerinden korktuğu için istemiyordu bunu. Ama biliyordu ki tüm kaçınılmazlar gibi, bu da kaçamayacağı bir şeydi. Güneş doğacaktı ve O, bir gün daha yaşayacaktı. Tekrar düşünmeye başlayacaktı... Ve tekrar üzülmeye... Ve daha çok isyan etmeye...
 Alışmış olmalıydı. Aslında alıştırmıştı da kendini... İstemediği şeylerin oluşuna boyun eğmişti. Başka bir deyişle de; istediği şeylerin olmayışına...
  Beyaz kumların üzerinde hafifçe doğruldu. Vedalaşırcasına baktı denize ve kumsala. Ağır hareketlerle ayağa kalktı. İhtiyacı olan o derin nefesi almayı denedi. Başarısız... Bedeni istemiyordu daha fazla nefes almayı. Zorlamamaya karar verdi. Yavaş adımlarla arkasını döndü, ormana baktı. Orada hayat çoktan başlamış, mutluluk ve huzur dolu bir meltem tüm yaprakları hareketlendirmişti. Genç kız bu harekete dahil olmak istemediğini düşündü. Her doğan güneş ile birlikte vazgeçiyordu herşeyden... Daha fazlasını istemekten vazgeçmişti önce. Elindekiler de azalınca, onları korumaya çalışmıştı. Başaramadığını görünce bunu istemekten de vazgeçmişti. Hayallerine sığınmıştı... Ta ki hayalleri de donuklaşmaya, ondan uzaklaşmaya başlayana kadar. Artık hayalleri de istemiyordu. Sadece acı veriyordu ona herşey. Daha fazla neyi isteyemeyeceğini düşündü... Nefes alışı o kadar sessiz ve yavaşlamıştı ki, bu sorunun cevabını istem dışı olarak bildiğini hissetti. Etrafına bakınmak istedi ama başını çevirmeyi gereksiz buldu. Ne görecekti ki...?
 Yavaşça boynunu eğdi teslim olmuşcasına. Ne söyleyecek ne de düşünecek bir şeyi vardı. Ağır adımlarla yürümeye başladı. Nereye gittiğine bakmıyordu artık. Umurunda değildi. Umudunu yitirmişti. Acı ve hüzün sınırı da dolmuştu.
"Ne gelirse gelsin, ne olursa olsun artık..." dedi içinden...




Mastema - 2008


Comments

Popular posts from this blog

SİGİL KIZILI

Demons of Us.